ADANA FUL AYRINTILI
 

Konum [değiştir]

Adana, Akdenize kıyısı olan bir ildir. Ancak il merkezi Akdeniz'den 48 km uzaklıkta,Çukurova'nın içlerinde bulunur. Adana ili, Çukurova'yı tamamen kapsar. Adana il merkezi de Çukurova'nın içlerinde kurulmuştur.

Adana İl Merkezi'nin Kuzeyinde bulunan Seyhan Baraj Gölü, 1956 yılında tamamlanmıştır. Baraj, elektrik üretebilmek ve Çukurova'nın düz ve verimli ovalarını sulayabilmek için inşa edilmiştir. Şehir içerisine, su akışını sağlayabilmek için doğu-batı yönünde bulunan iki adet sulama kanalı yapılmıştır. Bu sayede Adana İl merkezi, sel taşkınlarından kurtarılabilmiştir.

Seyhan ve Ceyhan nehirleri, Adana İl sınırlarından geçer ve burada da Akdeniz'e dökülür. İlin kuzeyinde Toros Dağları vardır. Bu dağlarından bazıları: Aladağlar, Tahtalı Dağı, Bolkar Dağları, Dibek Dağları, Demirkazık Dağı.[2]

İklim [değiştir]

Bölgeye hakim Akdeniz İklimi'nin etkisiyle Adana'da yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı geçer. Kışları yaklaşık 13 °-15 ° C ve yazları ise yaklaşık 34 °- 46 ° C ' olarak ölçülür.

İlçeler [değiştir]

Adana merkezi;Seyhan,Yüreğir,Karaisalı,Çukurova ve Sarıçam ilçelerinden oluşur. Adana, Türkiye'nin güneyinde Akdeniz Bölgesi'nin Adana(Çukurova) bölümü'nde yer alır. Seyhan Nehri'nin iki yakasında kurulmuştur.

Merkez ilçeler [değiştir]

Adana il merkezini oluşturan ilçeler şunlardır:

Adana İl Merkezi ve Seyhan Nehri

Merkez Beldeler [değiştir]

Etimoloji [değiştir]

Adana'nın yüzyıllarca kullanılan isimlerindan bazıları şunlardır: Adanos, Ta Adana, Uru Adaniya, Erdene, Edene, Ezene, Batana, Atana, Azana, Addane.

Çeşitli kazynaklara göre, adını Hitit Adaniya Kizzuwatna Kırallığı'ndan almıştır. Diğer kaynaklar ise Adana adının efsanevi Danaus veya DanaoiYunan kabilelerinden geldiğini söyler. Helenistik Dönem'de ise bu topraklar, Kilikya, Antiochia veya Sarum olarak biliniyordu. Asurlular ise bölgeye Quwê adını vermişlerdi. Bölgenin Ermenice ismi ise Atana (Ատանա)'ydı. Antik Roma efsanelerine göre, Adana ve Seyhan isimleri Uranüs'ün iki oğlu olan Adanaus ve Sarus'tan gelmektedir. Efsaneye göre Adanus ve Sarus Adana kentinin kurucularıdır.

Adana'ya ait en eski yazılı kayıtlara ilk defa, Anadolu yarımadasının en köklü uygarlıklarından biri olan Hititlerin kaya kitabelerinde rastlanmaktadır. Boğazköy metinleri olarak bilinen M.Ö. 1650 yıllara tarihlenen bir Hitit tabletinde, Adana havalisinden Uru Adania yani Adana Bölgesi olarak bahsedilmektedir. Bu konuda sadece bu tablet dikkate alınacak olsa bile ADANA ismi en az 3640 yıllık bir geçmişe sahiptir. Eski çağlarda Seyhan Nehri kıyılarının bol miktarda söğüt ağacı ile kaplı olması ve bu ağacın Mezopotamya kavimlerince And ağacı olarak tanınması da yöre isminin oluşumunda etkili olduğu kanaatini yaratmaktadır.

 

Adana ve Seyhan Nehri

Başka bir görüşe göre, ormanlık yörelerde yaşadığına inanılan Fırtına Tanrısı Adad (Tesup) adının, ormanları bol Toroslar ile Seyhan nehri bölgesinin oluşturduğu Adana yöresine isim olarak verilmiş olduğuna inanılmaktadır. Adad Hititler'in, Tesup da Suriye ve Mezopotamya kavimlerinin Fırtına Tanrısıdır. Bu guruplar birbirlerinden düşünce, isim ve yazı tarzlarını alıp verdikleri için bu gelişimin olması kuvvetle muhtemeldir. Fırtına Tanrısı yağmuru, yağmurda bereketi getirdiği için bu bölgede çok sevilen, sayılan bir Tanrı olarak yasamış ve ona izafeten bu bölgeye de Uru Adania denmiş olması mümkündür.

Hititlerin etkisinde kalan Fenikeliler de Tarım ve Bitki Tanrısına Adonis adını vermiştir. Adonis Efendi anlamına gelmektedir. Bu yöre ile sıkı ticaret yapan ve buradaki zengin orman ve ova ürünleri ile ticaretlerini geliştiren Fenikeliler'in, bu yöreye Adonis'in yeri demeleri adet haline gelmiştir.

Sırası ile bu bölgeye gelen her kavim, devlet ve gelişen her uygarlık kendi kültür anlayışı ve değerleri içerisinde beldelere isim vermiş ve isimlerin anlamını açıklamıştır. Homer'in İlyada'sında bu bölgeye Adana denilmiştir.

Tarihi [değiştir]

İlk Çağ'da Adana [değiştir]

Arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkan bilgilere göre Çukurova Bölgesi'nde çok eski devirlerden beri yüksek kültürlü medeniyetlerin yaşadıkları bilinmektedir. Çukurova'nın belirgin tarihi Kitvanza Krallığı ile başlamaktadır. Bu konuda Hitit Devleti'ne ait kitabelerden bilgi alınmıştır. Bu Krallık M.Ö. 1335 yıllarında Hititlerin himayesine girmiştir. Hitit Devleti'nin M.Ö. yaklaşık 1191 - 1189 yılları arasında batıdan gelen akınlarla yıkılması ile birçok küçük krallıklar ortaya çıkmıştır. Sırasıyla Kue Krallığı, Asurlular, Klikya Krallığı, İranlılar, Makedonyalılar, Selokidler, Çukurova Korsanları, Romalılar hakim olmuştur. Romalılar zamanında Çukurova ve Adana'nın geliştiği söylenebilir. Çünkü burada yapılan büyük köprüler, yollar ve sulama tesisleri ile başta Adana olmak üzere Çukurova oldukça gelişmiş ve önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Roma İmparatorluğunun yıkılışı ile birlikte İlk Çağ devri de kapanmıştır.

Orta Çağ'da Adana [değiştir]

Romalılar'dan sonra Orta Çağ'da Bizanslılar, Araplar, Selanikliler, Ermeniler, Mısır Türk Memlük Devleti, Ramazanoğulları buraya hakim olmuşlardır. Ramazanoğulları Vakfiyesine göre bu dönemde; camiler, mescit ve medreselerle birlikte, yatılı ve yatısız yüksekokullar ve diğer kültür kurumları, sağlık ve sosyal hizmet veren kurumlar yapılmış, büyük imar atılımlarına girişilmiştir.

Yeni Çağ'da Adana [değiştir]

Yeni Çağ döneminin sonunda ve Yakın Çağ'da buraya Osmanlı İmparatorluğu hakim olmuştur. ( 1517 - 1918 ) 19 y.y. Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkmak üzere her türlü siyasi mücadeleye giren İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na başkaldıran Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'ya yardım etmişlerdir. Kısa bir dönem sonra ( 1840 ) buraları tekrar Osmanlı İmparatorluğu'nun eline geçmiştir. 1867 yılında İdari Teşkilat kurularak Adana Vilayet haline getirilmiştir. 24 Aralık 1914'de Fransızlar antlaşma hükümlerine göre Adana'ya girmişlerdir. Daha sonra 20 Ekim 1921'de Ankara Antlaşması ile 5 Ocak 1922'de Fransızlar Adana'yı terk etmek zorunda kalmışlardır.

Yakın Çağ'da Adana [değiştir]

Adana'nın İşgali ve Kurtuluş Savaşı [değiştir]

Büyük kayıplara sebep olan I. Dünya Savaşı, siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleri ile mücadeleye girişen Avrupa Devletleri arasında ve Avrupa'da çıkmıştır. Kısa zamanda mücadele bütün kıtalara yayılmış ve Osmanlı İmparatorluğu da bu savaşın içine sürüklenmiştir. Sonunda imparatorluk çökmüş, topraklan parçalanmış, anayurt bile düşman istilası altında kalmıştır. Beş cephede birden ve pek çok devlete karsı savaşmak zorunda bırakılan Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Antlaşması ile imparatorluk topraklarının pek çoğunu düşmana bırakarak çekilmiştir. İşte bu dönemde Suriye cephesinde kalan Türk Birliği, o cephede Yıldırım Orduları Komutanı olarak bulunan Mustafa Kemal idaresinde Halep'e çekilerek, tamamen yok edilmekten kurtarılmıştır.

Zamanın sadrazamı İzzet Paşa tarafından, o sırada grup komutanı Liman Von Sanders'ten (Alman komutanı) elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmesi bildirilmiş ve bu devir-teslim işlerini gerçekleştirmek için 31 Ekim 1918'de Mustafa Kemal Paşa Adana'ya gelmiştir. Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918'de geldiği Adana'da 11 gün kalmış, etrafın ve halkın durumunu inceleyerek bunu Genel Kurmay Başkanlığı'na bildirmiştir. Bu telgraflarda sadece mevcut durum değil, ileriye dönük düşünce ve uyarılar da yer almıştır.

İskenderun'a asker çıkararak işgal teşebbüsünde bulunulursa İngilizlere ateş açılacağını zamanın hükümet ve başbakanına telgrafla bildiren Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda kendine bağlı kumandanlara da benzer bir emir vermiştir. Tarihi açıdan bakılacak olursa, Adana'dan verilen bu ilk emir Türk Kurtuluş Savaşı'nın ilk emridir. Nitekim, 15 Mart 1923'te Adana'ya tekrar gelen Mustafa Kemal Paşa bu durumu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde kanıtlamıştır: "Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana'da vücut bulmuştur."

Hacı Sabancı Merkez Camii

Adanalılar, İstanbul Hükümetinin 23 Kasım 1918 tarihli, Adana ve dolaylarının boşaltılmasını zorunlu kılan kararını büyük tepki ile karşılamışlardır. Durumu protesto eden, böyle bir harekâtın yaratacağı vahim hadiseleri vurgulayan bir telgraf dönemin İçişleri Bakanına yollanmıştır. Kısa bir süre sonra işgal kuvvetleri Mersin Limanından Çukurova'ya girmiş, tüm kilit noktaları kontrol altına almış ve sonra Adana'yı işgal etmişlerdir. Bu işgal sırasında Türklere ait bütün sembol, arma, işaret ve levhalar yok edilmiş ve sistemli şekilde Türk Halkının soykırımı yoluna gidilmiştir.[3]

Fransız işgal kuvvetleri tarafından yine çok planlı ve kati bir şekilde uygulanan diğer bir işlem de Adana, Çukurova ve civarı bölgelere Ermenilerin yerleştirilmesi olmuştur. 1915 yıllarında yani I. Dünya Savaşı sırasında Anadolu'nun Doğu yöresinde isyan eden Türk Halkını öldürüp, işkence eden ve Ruslara yardım ederek ülke içinde 5. kol olarak çalışan Ermenilerin 1915 tarihli Tehcir Kanunu ile Suriye'ye zorunlu göçleri sağlanmıştır. 1918'de Adana ve Çukurova'yı işgal eden Fransızlar kendi birlikleri içinde özellikle Ermeni askerleri getirdikleri gibi, Suriye'den 70 bin Ermeni'yi Adana'ya, 12 binini Dörtyol'a, 8 binini Saimbeyli'ye yerleştirmişlerdir. Hatta Antep ve Maraş çevresine de 50 binden fazla Ermeni getirilmiştir. Bütün bu gayretler adeta I. Haçlı Seferi sırasında olduğu gibi yine Avrupa devletlerine bu bölgede "ileri karakol" görevim görecek bir Ermeni Krallığının yeniden oluşturulması içindi.

1918-1919 yıllarında Adana'da tam bir terör ve cinayet dönemi yaşanmıştır. Bunlar arasında Abdiağa çiftliği olayları, şehir içi cinayetleri, Taşköprü'de Türklerin çarmıha gerilişi ve kırbaçlanarak işkence yapılması gibi olaylar toplum şuurundan ve hatırasından çıkmayacak olaylar haline gelmiştir. Bunca terör ve baskı arasında Adana ve yöredeki Türkler, örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatı'nı oluşturmuşlardır.

Çukurova, bölgelere ayrılarak, her bölgeye milis kuvvetleri ve komutanı atanmış ve tüm yöre bu milli direnme ve mücadele teşkilatının denetimine girmiştir. Şubat 1920'den itibaren milli kuvvetler düşmana karşı zaferler kazanmaya başlamış ve her zafer daha iyi bir örgütlenme ve daha yüksek bir moral kuvveti sağlamıştır. 1920'de Toroslar'dan Fransızlara saldırı başlatılmıştır. Sonuçta 27 Mayıs 1920'de Fransız orduları komutanı Mehil, milli kuvvetler tarafından esir alınmıştır. "Karboğazı Olayı" olarak bilinen olay, Kuvay-ı Milliye'nin ilk siyasi zaferidir. Bunu takiben 28 Mayıs 1920'de Fransızlar Mersin-Adana hattına çekilmişler ve kuzey Çukurova (Kozan ve diğer dağlık bölgeler) tamamen kurtarılmıştır. Düzlük, ovalık yörelerde Ermeniler zulüm ve şiddeti arttırmışlar ve sayısız cinayetleri işlemişlerdir. 10 Temmuz 1920'de Ermeniler tarafından Türklere karşı büyük bir şiddet ve soykırım harekatına girişilmiş ve bu harekat sonucu onbinlerce Türk Toroslar'a doğru kaçmıştır. Dört gün süren bu hareket tarihte "Kaç Kaç" olayı olarak isimlendirilmiştir.

5 Ağustos 1920'de Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Bey (Çakmak) ve Milletvekilleri Pozantı'ya gelmiş ve orayı il haline getirerek Pozantı Kongresini yapmışlardır. Daha büyük direnişe geçen Türkler çok büyük kayıplar vermişlerdir. Buna rağmen Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye uğratmayı başarmışlardır. Sonuç olarak Fransa, TBMM hükümetini resmen tanıyarak barış yoluna gitmiştir.

Türk-Fransız Barış Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Ankara'da yapılmıştır. Bu antlaşma gereğince 5 Ocak 1922'de Fransızlar Çukurova'dan tamamen (getirdikleri Ermenileri de beraberinde götürerek) çekilmişlerdir. Fransızlarla gidemeyen veya yerli olan Ermeniler de bölgeden kaçmışlardır. Bunlardan 120 bini tekrar Suriye'ye, 30 bini Kıbrıs veya İstanbul'a gitmişlerdir. 5 Ocak 1922 kurtuluşunu kutlama amacı ile Büyük Saat ile Ulu Camii arasına çok büyük bir bayrak çekilmiş ve daha sonra bu bayrak çekilmesi olayı il'in kurtuluş günlerinde tekrarlanmıştır. Bayrak Adana'nın simgesi haline gelmiştir.

 

Adana İli, Seyhan Nehri ve Sabancı Merkez Camii

Seyahatnamelerde Adana İçin Söylenenler [değiştir]

Bedrettin El Gazzi
" Misis Ceyhan üzerinde bir şehirdir. Ağaçları bol ve mütenevvidir. Bahçelerini sulayan bu nehrin üzerinde büyük ve muhkem yapılı bir köprü vardır. Köprünün iki başında geceleri kilitlenen iki büyük kapı vardır. Burası evvelce en iyi ve ileri şehirlerden biri idi. Birçok büyük adam yetiştirmiştir. Fakat maalesef bugün yıkılmış ve asırlar onun güzelliğini bir yudum su gibi içmiştir." "Adana' ya Seyhan nehri üzerinde bulunan bir köprü vasıtasıyla girilmektedir. Ceyhan' a yakın büyüklükte olan bu nehrin şehir etrafındaki akışı çöreklenmiş bir yılanı andırır. Nehrin üzerine konmuş su dolapları vasıtasıyla bağlar, bahçeler sulanmaktadır... ... Manzarası pek hoş olan cenneti andıran bu yerden geçen nehir, gündüzleri güneşin geceleri mehtabın süslerine bürünerek, tatlı hışıltılarla akıyor, dört köşeye hayat ve neşe saçıyordu. İki yakasını donatan ağaçlar, onun bu mağrur akışına sanki, ' şen yerleri dolaşamaz yüce dağları aşamazsın ' demek istiyorlardı..."[4]

Katip Çelebi
" ... Şehrin havası ağır olmakla, halkı, altı aya kadar yaylaya çıkar. Şehirde bazı dükkanlar açık kalır ve mahalle bekçileri bulunur. Yaylaların iki durak ilerde dağlar içinde Ramazanoğlu Yaylası yol üzerindedir. Asıl yaylaları Tekir yaylası' dır ki, ADANA halkının bir geleneği olarak, yaz mevsiminde burası mamur bir kasaba gibi olur... " ( Cihannuma adlı Seyahatnameden )[5]

Sahibi Bilinmeyen Seyahatname
" ADANA büyük şehirdir. 3 camisi vardır. Biri gerçekten seyredilmeye değer, hoş bir camidir. İki hamamı vardır. Su kenerındaki hamamı daha güzeldir. Çarşı pazarı mükemmeldir. Bir bedestanı ve su kenarında bir küçük kalesi vardır. Şehrin kenerından akan büyük nehre Kızılırmak derler. Şehre su çekilmek için büyük bir dolap vardır. Şehrin bütün suyu bu dolapla sağlanır. Büyük bir köprüsü vardır. Bu köprüden geçilir, su kenerında bir ' Hünkar Köşkü ' vardır. Hoş bir mesire yeridir. ADANA şehri bağlık ve bahçeliktir. Limonu, turuncu gayet çok olur. Hele narı emsalsizdir. Başka meyveler de olur. Şehrin paçası da meşhurdur... " ( Sahibi bilinmeyen el yazması Seyahatname Hicri 1056 ( 1646 )[6]

Paul Lucas, 1706' da Adana' yı şöyle anlatır:
" ADANA' nın ortasından Paris' in Sen Nehri büyüklüğünde ( Çakıt ) Seyhan Irmağı geçmektedir. Kıyısında kentin kalesi vardır. Bu kale küçük ama temeli ve yapısı çok sağlamdır. Çevresi 300 m' den fazla olmayan bu kalenin içinden, büyük gözlü bir taş köprüye geçilerek kentin dışına çıkılmaktadır. Köprünün sağ kolu üzerinde büyük su kemerleri, bunların altında da su dolapları bulunur. Büyük kemerli su yolları, ırmaktan çekilen suyu kanallarla kente ulaştırır. "[7]

 

Nüfus ve Demografik Yapı [değiştir]

Şehir merkez nüfusu 1.600.000,il nüfusu 2.500.000 civarındadır.Bu özelliği ile Bursa'dan sonra Türkiye'nin 5. büyük ili ve kentidir.1960 sonrasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan çok yoğun bir biçimde göç almış ve almaya devam etmektedir.

Adana'nın Nüfusu
Yıl 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1997 2000 2007 2009  
Nüfus - 76.473 - 117.642 231.548 - 231.548 289.919 347.454 475.384 574.515 763.769 916.150 1.037.924 1.530.710 2.006.566 2.500.500
Artış(%) - - - %53,83 %96,82 - %96,82 %25,21  %19,85 %36,83 %20,85  %32,94 %19,95 %13,29  %18,94 %16,59 %10,85

Sanayi ve Tarım [değiştir]

Sanayi [değiştir]

1950 yılında Seyhan Nehri üzerine Seyhan Baraj Gölü inşa edilmiştir. İlde Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi mevcuttur.İlin büyük işletmelerinin birçoğu bu bölgededir.Otobüs, jüt, cam, sigara, bira ve alkol, mukavva, kâğıt, elektronik, petrokimya, demirçelik, plastik, makina, ilaç, gübre ve çimento gibi alanlarda üretim yapan tesisler yer almaktadır.Aynı zamanda Ceyhan'da Bakü ve Ortaasya'dan gelen petrol işlenerek dağıtılmaktadır.

Tarım [değiştir]

Türkiye'nin en verimli ovası olan Çukurova'da Pamuk, ayçiçeği, mısır, arpa, buğday, narenciye (portakal, turunç, mandalina ve limon), muz, kivi, baklagiller, şekerkamışı, pirinç, soya, üzüm, fıstık, badem, karpuz, yenidünya gibi birçok ürün üretilmektedir. Ülkedeki birçok tarım ürününün üretiminde Adana ilk 3 sırada yer alır. Adana il merkezinde, Çukurova'da üretilen ürünler pazarlanır.

Ulaşım [değiştir]

İskenderun ve Mersin Limanları şehrin ithalat ve ihracatını gerçekleştirdiği limanlardır. Tüm bu limanlar Adana'ya demiryolu ile bağlıdır. Aynı zamanda Adana, otoyol ağına sahiptir.

Adana Tren Garı

Şehrin hava ulaşımı Şakirpaşa Havaalanı'ndan sağlanır.İç ve dış hat tarifeli seferler gerçekleştirilir. Kara ulaşımı için Batı Adana'da Seyhan Şehirlerarası Otobüs Terminali, Doğu Adana'da ise Yüreğir Köy Garajı hizmet verir.

Turizm ve Kültür [değiştir]

Turistik Mekanlar [değiştir]

Taşköprü

Adana'da Antik Yerleşim Birimleri [değiştir]

ADANA' nın Antik Yerleşim Birimleri
Adı Dönemi Adana'ya Uzaklığı Yeri
Sar (Mağara) Eti-Roma-Ermeni 211 Km. Tufanbeyli
Ayas Yunan-Roma 78 Km. Yumurtalık
Mallos Yunan-Roma 50 Km. Adana' nın güneyi, Karataş' a yakın
Misis Eti-Roma-Arap-Osmanlı 27 Km. Misis, Yakapınar
Magarsos Yunan-Roma 50 Km. Karataş
Tumlu Ortaçağ 50 Km. Ceyhan' ın kuzeybatısı
Mazırık Örenleri İlkçağ 50Km. Karaisalı

 

Adana Mutfağı [değiştir]

Geleneksel Türk Ve Osmanlı Mutfağının birçok özelliğini barındıran Adana Mutfağı, çevresindeki GaziantepMersin ve Kahramanmaraş ilerinin mutfak kültüründen etkilenmiştir. Bunun sonucu olarak, Adana'nın Mutfak kültüründe acılı ve eşkili lezzetler ve çeşitli tatlılar büyük yer tutar. Adana Mutfağı'nda et önemli bir malzemedir ve mutfak ürünlerinin çoğunda et kullamılır. En ünlü yemeği Adana Kebap'tır. Genelde şalgam suyuile tüketilir. Adana Mutfağı'nın diğer yemekleri ise şunlardır:

  • Adana Kebabı(Acılı - Kuzu Etinden)
  • Şırdan
  • Etli Dolma
  • İçli Köfte
  • Aşlama (Meyan Kökü ile yapılan soğuk bir şerbet)
  • Analı kızlı (Çorba)
  • Güç( Adana'ya özgü bir Sandviç)
  • Karakuş (Tatlı)
  • Bici (Nişasta ile yapılan bir tatlı)
  • Halka Tatlı (Halka şeklinde bir tatlı)
  • Şalgam


adanalıyık
 
ADANAMIZA SAHİP ÇIKALIM
 
Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol